Ayrıca belirtmek gerekir ki Yargıtay tarafından, banka kredi sözleşmeleri
“cari hesap sözleşmeleri”
olarak kabul edilmemekte, bu sözleşmeler
“karz akdi”
niteliğinde değerlendirmektedir. Ancak doktrinde yer alan
görüşlerden bazıları banka kredi sözleşmelerinin büyük çoğunluğunu cari
hesap olarak kabul etmektedir. Cari hesap sözleşmelerinde ise,
sözleşmenin yazılı olması şekil ve geçerlilik şartıdır. Doktrindeki işbu görüş
dikkate alınırsa, banka kredi sözleşmelerinin yazılı olarak düzenlenmesi
şekil ve geçerlilik şartı olacaktır.
Yargıtay, yazılı bir sözleşmeye dayanmasa da kredi sözleşmesinin
varlığını birçok kararda kabul etmiştir. Örneğin bankanın bir kredi
sözleşmesi imzalanmamış olsa ve hesapta karşılığı olmasa da ödeme
yaptığı çek bedelinin müşterisinden (hesap sahibinden) tahsilinde kredi
sözleşmesinin varlığı temeline dayanabilmektedir.
Uygulamada kredi sözleşmeleri yazılı şekilde yapılmaktadır.
Hayatın olağan akışı içinde öyle olmasa da hukuken ticari ilişkilerde
banka ve kredi müşterisi arasındaki ilişki (sözleşme) kısmen sözleşme
serbestisi kapsamında serbest iradeler ile ve müzakere edilerek oluşmuş
kabul edilmektedir.
Aslında hepimizin bildiği gerçek; kredi sözleşmelerinin bankalar
tarafından önceden koşullarının hazırlandığı, tip (standart) hale getirdikleri
basılı belgelerin, banka yetkilileri ile kredi müşterisi tarafından
imzalanması sonucu oluştuğudur. Bu durum kredi müşterisine sözleşmenin
tarafı olarak, sözleşme koşullarını tartışmaya olanak tanımaması açısından
dengesizlik oluşturmaktadır.
Bankaların kredi verenlerden
“kefil”
istemeleri hemen hemen
her kredi ilişkisinin olmazsa olmazı gibidir. Bankaların
“kural koyan”
olarak oluşturdukları kredi sözleşmesinin içinde yer alıyor olsa da kefil ile
banka arasında kredi sözleşmesi dışında bir kefalet sözleşmesinin
oluştuğu hukuki bir vakıadır.
68
B A N K A K R E D İ S Ö Z L E Ş M E L E R İ N D E K E F A L E T v e K E F A L E T T E E Ş İ N R I Z A S I
Ü N S E V E R
X X I X